İnsanı, doğanın bir parçası olarak kabul eden ve varoluş bilincini sanat üretiminin duyumsattıklarıyla özdeşleştiren
Duygu Süzen, bu bağlamda betimlediği görüntüleri, “anı/bellek” açısından geçmişe ait öz-yaşamsal mekanlardan
aldığı ilhamla kurguluyor. Sanatçının, resimlerin içinde ve dışında olan kişi olarak, istemli bir şekilde yarattığı takip alanı,
izleyiciyi, resme odaklarken, içsel yoruma açık bir nitelik kazandırıyor. Sanatçı, izleyiciyi bu yorumlama sürecine dahil
ederken, kendisi, resimdeki mekanda var olan öznenin duygu durumunun nabzını tutuyor. Duygu Süzen, mekan-figür
ilişkisini doğa-insan ilişkisi üzerine konumlandırırken, çini mürekkebi ve suluboyanın kağıt üzerindeki birlikteliği de,
şlerin duygusal derinliğini artırıyor.
Merkur, sanatseverleri, Duygu Süzen’in belleğinden günümüze getirdiği anılarını, farklı tekniği ve içsel bir yorumuyla
ağıda aktarışını izlemeye davet ediyor.